eser (şimdiye kadar 257 posta) | | E harfi
E
Eazi: Aziz, izzetli, yüksek.
Ebrişim: Kalınca bükülmüş ipek, iplik, saç, ibrişim.
Ebru: Kaş.
Ebrüm ebrüm: Büklüm büklüm, dalga dalga.
Ebtüm: Dalga, büklüm.
Ecel kuşları: Doğan, şahin, atmaca gibi avcı-yırtıcı-kuşlar.
Ecel kuşu: Ölüm.
Eda: Biçem [üslup], çalım, işve, naz.
Eder : Der, der ki.
Edim : Edeyim.
Edin: Edin, verilen, eyleyin.
Edip: Ederek, etti.
Edna: Basit, değersiz.
Efgan: Yüksek sesle yakınma, inleme.
Eflak: Felek, felekler , gökler , alemler.
Efsun: Sihirli, büyülü, çekici.
Eger: Eğer.
Egans: Göl sularının 1841 'de yükselerek Erciş Kalesi'ni kaplamasından sonra, halkın Erciş Kalesi'ni bırakarak yerleştikleri köy, bugünkü Erciş'in kurulu bulunduğu yerin 1841'den önceki adı.
Eğlemek: Oyalamak, alıkoymak, geciktirmek.
Eğlen: Dur, oyalan.
Eğlenmek: Oyalanmak, gecikmek.
Eğleşmek: Durmak, beklemek, oyalanmak.
Eğn: Boyun.
Eğnine: Üstüne.
Eğrice tel: Erkek yaban ördeğinin kuyruğunun üstündeki kıvrık, yeşil tüyler.
Eğrice: Eğri, kıvrık, kıvrılmış.
Eğva: (İğva) Azdırma, baştan çıkarma.
Ehdipeyman: (bkz: ahdipeyman]
Ehl-i beyt: Hane halkı, Hz. Muhammet'in ailesi. Hz. Muhammet, Hz Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin.
Ehlidil: Gönül eri, sevecen.
El aman: Bozgun ve sızlanma anlatır.
Ekdam: Gayret ve sebatla çalışma.
El I: Yabancı.
El II: Oymak, oba.
El III: İI, ülke.
El tutan: EI uzatan, yardım eden.
Elden ele: İlden ile, ülkeden ülkeye.
Ele [eyle]: Öyle, o biçim.
Elete: Ulaştıra, ilete, iletsin.
Elif: 1.Uzun ve ince boy yerine kullanılan bir benzetme. 2.Arap abece'sinin İlk harfi.
Elif: Arap alfabesinin ilk harfi.
Elifterezisi: Uzun ve hafif yay biçimi [kaş benzetmesİnde kullanılır.]
Elim: Bilim, ilim.
Elin: Elini.
Elinnen: Elinden.
Ellerin: İllerin, ülkelerin.
Ellerinen: Elleriyle.
Elvan: Alemler, mahluklar, varlıklar, oluşlar.
Em: İlaç, çare.
Ember : [bkz: amber]
Emcek: Meme.
Eme: Emse.
Emi: Amca.
Emim: Amcam.
Emim: Emeyim.
Emlik kuzu: süt kuzusu, süt emme çağındaki kuzu.
Emmare: Emreden, zorlayan, cebreden.
Emrah Gulamı: Ercişli Emrah.
Emrah: Ercişli veya Erzurumlu Emrah
Enden: Ondan, işaretten.
Enel Hak: Hallac-ı Mansur'un söylediği ''Ben Tanrı'yım'' anlamında meşhur bir söz dür ki, Mansur bu yüzden öldürülmüştür. Bu söz tasavvufta tek varlık (Vahdet vücut) felsefesine dayanır .
Engür: Üzüm.
Enik: Kedi ve köpek yavrusu.
Epizod: Bir şiirde, hikayede, romanda ana konuya bağlı ikinci derecede olay, ek.
Er görmek: İse, olsa, olur ise.
Erden: Erken vakitte, erkenden.
Erdiş: Erciş.
Eren [ermiş]: Benliğinden sıyrılmış, özünü, öz varlığmı Tanrı'ya adamış kimse. Evliya, veli.
Erkan: Esaslar , destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
Erkek: Erkek, cesur, sözünün eri.
ermek şerefini kazanmış kimseler.
Ervah: Ruhlar, geçmiş atalar.
Erzayıl: Azrail.
Esgilmez: Eksilmez.
Eshab: Sahipler , malik ve mutasarrıf olanlar , Peygamber'i görmek ve sohbetine
Esma: İsmin çoğulu, isimler.
Esma-i hikmet: Hikmet isimleri.
Esr: Yüzyıl.
Esrar: Sırlar, gizler.
Eşg [eşg] : Aşk.
Eşi: Eşi, arkadaşı.
Eşitmek: İşitmek, duymak.
Eteğin döşür: Eteğini topla.
Etmek: Etmek, yapmak, eylemek.
Evedi: İvedi, acele.
Evel: Evvel, önce.
Ey: Ey, hey.
Eyle I: Öyle, onun gibi.
Eyle II: Söyle.
Eylemek : Eylemek, etmek, yapmak.
Eylerem: Eylerim.
Eyliyim: Edeyim, eyliyeyim.
Eyvan: Ayvan. Bir tarafı açık oda, aralık, salon.
Eyvanmnan: Ayvanmdan.
Eyyam: Günler .
Ezel: Öncesizlik, başlangıcı bilinmeyen zaman.
Ezrayıl: Azrail. |